10 KASIM KONUŞMASI
Günün anlam ve önemini anlatan bu konuşma. Daha önemli ve daha anlamlı bir gün varsa o da Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu gündür.
Bizler yaşayamadık senle Atam aynı günlerde. Bakamadık deniz mavisi gözlerine, duyamadık sesini. Ama 78 yıl sonra bile senin gözlerine bakıyor, senin konuştuklarını dinliyoruz. Seni anlamaya, seni yaşamaya, seni yaşatmaya çalışıyoruz. Yıl 1938 değil belki. Olmasın, ne yazar ki… Her yıl saat 9’u 5 geçe, sanki o anda yaşıyormuş gibi, o anı yaşıyoruz. Gözlerinin kapandığı o anı. Hissediyoruz acını kalbimizin en derinlerinde. Düğümleniyor göğsümüzde nefesimiz.
Tesadüf müdür bu? Gökyüzü alabildiğince karanlık. Bulutlar çökmüş üstümüze. Ağlıyor dünya bizimle birlikte. Her yıl üşürüm ben 10 Kasım’da. Her yıl titrer yüreğim, bedenimle birlikte.
Sen, sen Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk. Sen ölmedin. Yaşıyorsun fikirlerimizde. Fikirleri öldüremezler. Sen ölmedin. Yaşatacağız öğrencilerimizle. Nesilleri öldüremezler. Bizler her zaman ve her durumda cumhuriyet ve devrimlerinin yılmaz bekçileri olacağız. Bizler seni unutmadık, unutmayacağız ve unutturmayacağız.
10 KASIM KONUŞMASI
Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve çağdaş Türkiye’nin mimarı olan Atatürk,ün ölümünün ….. yıl dönümünde onu anmak için toplanmış bulunmaktayız.
Mustafa Kemal Atatürk, savaşlardaki başarılarıyla büyük asker, yönetimiyle büyük bir devlet adamı; görüşlerindeki sağlamlık, doğruluk, geçerlilik, uluslararası ilişkilerde güvenirlik, barış ve insan severlik değerleri ile de evrensel bir kişidir.
Aynı çağda yaşayan, gerek kendi milletleri, gerekse dünya için endişe ve korku kaynağı olan bazı liderler, bugün ya unutulmuş ya da kötü miraslarıyla anılır olmuştur. Atatürk ise, sevgi ve saygı uyandırarak, Türk milletini, çağ ile tanıştırmaya gayret edip varlığını teminat altına almaya yöneltmiştir
Büyük Önder Atatürk, Kurtuluş Savaşı sonrası elde edilen başarının yeterli olmadığını düşünerek yapılması çok zor olan birçok devrimler gerçekleştirmiştir. O’nun Türk milletine en büyük armağanı Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmak olmuştur. Gerçekleştirdiği devrimler ile Türk milletine çağ atlatmış, Türkiye Cumhuriyeti’nin dünya ülkeleri arasında saygın bir hale gelmesini sağlamıştır.
Hayatının en son anına kadar ülkesine hizmet etmiş olan bu büyük insan; “Benden sonra beni benimsemek isteyenler bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar” demek suretiyle kurduğu cumhuriyete sahip olunmasını ve çok çalışılarak bilimde ileri bir seviyeye çıkılmasını arzu ve temenni etmiştir.
İşte, 10 Kasım’lar bu yüzden milletçe tuttuğumuz yasa rağmen; Atatürk’ün fikirlerinin daha iyi anlaşılarak tatbik edileceği günler olmalıdır. Bugün bizler onu her zamankinden daha iyi anlayarak, düşüncelerinden daha iyi istifade ederek, bilimin ışığında ülkemiz ve milletimiz için daha iyi neler yapabiliriz onu düşünmeli ve zaman geçirmeden işe koyulmalıyız.
Ünlü bir devlet adamının dediği gibi “Atatürk gibi insanlar, bir nesil için doğmadıkları gibi, belli bir devre için de doğmazlar; onlar önderlikleriyle yüzyıllarca milletlerin tarihlerinde hüküm sürecek insanlardır.”
Bu duygu ve düşüncelerle, aramızdan ayrılışının 79. yılında, Türk Ulusu’nun yüreğinde ölümsüzleşen, Büyük Önder ATATÜRK’ ü bir kez daha gurur, özlem ve saygıyla anıyor, hepinizi sevgiyle selamlıyorum.
AÇILIŞ KONUŞMASI (GÜNÜN ANLAM VE ÖNEMİ)
Sayın müdürüm, değerli öğretmenlerim, geleceğin emanetçileri sevgili öğrenci arkadaşlarım;
Yine bir 10 Kasım, yine bir anma günü, bu güne anlam kazandıran önder, komutan, başkan, eşsiz lider Mustafa Kemal ATATÜRK
Unutmadık, unutmayacağız, saygı ve minnetle anıyoruz. Anacağız.
Türk ulusunun en büyük kaybının üzerinden 78 yıl geçti.
Vatan elden gidiyordu. İşgal vardı, eziyet vardı, çile vardı, her doğan gün karanlıktı.
Bir mum yakan olsa ardından yürüyecekti insanlar, böyle bir günde güneş oldu Atatürk.
Milletin önüne çağdaş uygarlığa giden aydınlık yollar açtı .
O ülkesini, insanını çok seviyor ve değer veriyordu. İnsanlar da onu çok seviyordu. Çünkü insanlar, vatan sevgisini onda gördü. O cephelerin komutanıydı, o cumhuriyetin başkanıydı, o milletine insanca yaşamı sunan eşsiz bir liderdi.
“Bizim çocuklarımız geleceğin mimarlarıdırlar dedi.” Dünyanın tek çocuk bayramını hediye etti onlara.
“Çiftçiler Milletimizin Efendisidir“ dedi.” Teknolojiyle tanıştırdı onları.
Gençlere;
Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk İstiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir dedi. Gençliğe Cumhuriyeti emanet etti.
“Yeni Nesil Sizlerin Eseri olacaktır” dedi. Geleceği emanet etti öğretmenlere.
İlkelerini belirledi, yol haritasını çizdi ve uygulamaya başladı. Meşaleyi yaktı ve meşaleyi taşıma görevini bizlere bıraktı.
Bugün hür bir şekilde yaşıyorsak bu topraklarda; Atatürk’ü anmamak olur mu?
Ulu Önderim, Atatürk’üm, iyi ki bizimleydin, iyi ki bizimlesin ve bizimle var olacaksın.
SENİ ÖZLÜYORUZ VE HER ZAMAN İZİNDEN GİDECEĞİZ.
ATATÜRK’ÜN HAYATI
1881 yılında Selanik’te doğdu. İlköğrenimini ve askerî öğrenci olarak orta öğreniminin bir kısmını Selanik’te yaptı. Manastır Askerî Lisesi’ni bitirdi.1902 yılında Kara Harp Okulu’ndan, 1905 yılında Harp Akademisi’nden mezun oldu. Orduda çeşitli vazifeler aldı.
Birinci Dünya Harbi sırasında, Çanakkale Muharebelerinde, Tümen Komutanı olarak görev yaptı. 1916 yılından itibaren, Doğu ve Güney cephelerinde Kolordu ve Ordu Komutanlığı yaptı. Bitlis ve Muş’u düşman işgalinden kurtaran kuvvetlerin başındaydı. Filistin ve Suriye cephelerinde görev aldı.
Mondros Mütarekesi’nden sonra Sevr Anlaşması hükümlerine dayanılarak ülkenin yabancılar tarafından işgali üzerine, son Osmanlı padişahı Vahdettin tarafından Anadolu’ya gönderildi.19 Mayıs 1919′da Samsun’a çıkarak Türk
millî mücadelesini başlattı.
Amasya Genelgesi, Sivas ve Erzurum Kongrelerini topladı. Askerî görevlerinden istifa ederek 23 Nisan 1920′de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni topladı. Meclis Başkanı seçildi.
5 Ağustos 1921′de Başkomutanlık görevini üstlenerek Anadolu’nun Yunan işgalinden kurtarılması için mücadeleye devam etti. Sakarya Meydan Savaşı’nı kazandı.
19 Eylül 1921′de Meclis tarafından kendisine Mareşal ve Gazi ünvanı verildi.
10 Kasım 1938’de İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda vefat etti. Şimdi Ankara’da, Anıtkabir’de yatmaktadır.
ATATÜRK HAFTASI
(10 – 16 Kasım)
Sevgili öğrenciler!
Atatürk, Selanik’te 1881 yılında doğdu. Adını Mustafa koydular. Annesi Zübeyde Hanım, babası Ali Rıza Efendidir.
Mustafa, Mahalle Mektebinde okula başladı. Şemsi Efendi İlkokulunu bitirdikten sonra, çok istediği Askeri Rüştiye’ye (ortaokul) girdi.(1893) Çalışkanlığı ve dürüstlüğü ile dikkat çeken Mustafa’ya, matematik öğretmeni Kemal adını verdi. Böylece adı Mustafa Kemal oldu. Rüştiye okulunu başarı ile bitiren Mustafa Kemal, 1895 yılında Manastır Askeri İdadi’sine (lise) girdi. Sonra İstanbul Harp Okulunu (1899) ve Harp Akademisini (1905) bitiren Mustafa Kemal, Kurmay Yüzbaşı olarak orduya katıldı.
Mustafa Kemal, sürekli okuyan kendini her konuda yetiştirmeye çalışan biriydi. Siyasi çalışmalara katıldığı gerekçesiyle tutuklanarak önce Şam’a sonra da Makedonya’ya sürgün edildi. Osmanlı Devleti’nin zor günler yaşamakta olduğu o günlerde Trablusgarp’ ta, Gelibolu’da, 1.Dünya Savaşı yıllarında Çanakkale’de savaşır. Daha sonra Diyarbakır’da Rus taarruzunu önler. Ardından Suriye’deki 7. ordu komutanlığına atanır, İngilizlerin Şam’ı almalarına engel olur.
1.Dünya Savaşında yenik sayılan Osmanlı Devleti’ne çok ağır şartlar taşıyan Mondros ve Sevr Antlaşmaları imzalatılır. Bu antlaşmaların Türk devletinin ve milletinin sonu demek olduğunu bilen Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’ da Samsun’a çıkarak kurtuluşa ilk adımı atar. Amasya, Erzurum ve Sivas’ta kongreler yapan Mustafa Kemal, kısa sürede milleti ayaklandırmayı ve milli mücadeleye katmayı başarır.
23 Nisan 1920’de Ankara’da TBMM’ni açan Mustafa Kemal, düzenli orduyu kurarak Kurtuluş Savaşımızı başlatır. Birçok insanımızı kaybettiğimiz Kurtuluş Savaşı, 9 Eylül 1922’de düşmanın İzmir’den denize dökülmesiyle son bulmuştur. Böylece milletimiz de Mustafa Kemal’in zekâsı ve üstün gayretleri sonunda kurtuluşa ermiştir.
29 Ekim 1923’te cumhuriyet ilan edilerek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlığı bütün dünyaya duyuruldu.
Mustafa Kemal, 15 yıl süren cumhurbaşkanlığı döneminde yaptığı yeniliklerle Türk Milletine öz benliğini yeniden kazandırdı. Bununla da yetinmedi belirlediği ilkelerle ve gösterdiği hedeflerle Türkiye Cumhuriyetinin sonsuza denk güçlü ve çağdaş bir ülke olarak yaşayabilmesin yolunu çizmiştir. Bize düşen görev bu yolda yürümektir.
Mustafa Kemal’e, soyadı kanunu çıkınca TBMM tarafından “Atatürk” soyadı verildi. Atatürk, kurduğu cumhuriyeti Türk gençliğine emanet etti. Atatürk, henüz genç sayılabilecek bir yaşta, belki de daha yapmayı düşündüğü çok işler varken 10 Kasım 1938 yılında İstanbul’da Dolmabahçe Sarayında hayata gözlerini yumdu. Atatürk, bugün Ankara’da Anıtkabir’de yatsa da O, Türk Milletinin beyninde ve kalbinde yaşamaktadır.
ATATÜRK’ÜN YAŞAMI
Selanik‘te Ahmet Subaşı Mahallesinin Islahane Caddesinde iki katlı pembe boyalı bir ev vardı. Bu evde Ali Rıza Efendi ile Zübeyde Hanım otururdu. 1881 yılında bir oğulları oldu. Adını Mustafa koydular. Mustafa sarı saçlı, mavi gözlü bir çocuktu. Mustafa, önce mahalle mektebine oradan da Şemsi Efendi Okuluna gitti. Kısa bir süre sonra babası Ali Rıza Efendi öldü. Güç koşullar altında öğrenimini sürdüren Mustafa, bugünkü askeri ortaokul dengi olan Askeri Rüştiye’ye başladı. Orta kısmı başarı ile bitirdikten sonra lise dengi olan Manastır Askeri İdadi‘sine yazıldı. Derslerine düzenli olarak çalışan Mustafa Kemal liseyi bitirdi. İstanbul’a gelerek Harp Okulunun Piyade Sınıfına girdi. Üç yıllık öğrenimini başarıyla bitirdi. Kurmay subay yetiştirilmek üzere Kurmay Okulu’na seçildi. Başarılı bir öğrenimden sonra Kurmay Yüzbaşı oldu.
1908 yılında Meşrutiyet ilan edilince İttihat ve Terakki Fırkası iktidarı aldı. Ancak gericiler meşrutiyete, yeni düşüncelere ve atılımlara karşı çıktılar. Kışkırtmalar sonucu İstanbul’da 31 Mart ayaklanması oldu. Mustafa Kemal, ayaklanmayı bastırmak üzere kurulan Harekât Ordusu’da görev aldı.
Bu sırada İtalyanlar Trablusgarp‘a saldırdılar. Mustafa Kemal ve arkadaşları Tobruk’a giderek buradaki Türk birliklerine katıldılar. Yapılan savaşlarda önemli başarılar sağlandı. Ancak bu sırada Balkan Savaşı başlamıştı. İstanbul’a gelen Mustafa Kemal’e Bolayır‘da bulunan bir kolordunun kurmay başkanlığı görevi verildi. Savaş süresince bu görevde kaldı. Bir süre sonra Birinci Dünya Savaşı başladı. Almanların yanı sıra Osmanlı İmparatorluğu da savaşa katıldı.
Mustafa Kemal, Tekirdağ’da yeni kurulan 19. Tümenin Komutanlığına atandı. Kısa sürede hazırladığı tümen Çanakkale Savaşları‘na katıldı. Mustafa Kemal burada düşmanın karadan ve denizden yaptığı saldırıları durdurdu. Anafartalar’da bir avuç güçle düşmanların bütün planlarını bozdu. Çanakkale Boğazı’nı geçmelerini önledi. Bu başarılar sonucu rütbesi albaylığa yükseltildi ve Anafartalar Kahramanı olarak anılmaya başladı.
Mustafa Kemal Çanakkale Savaşı’ndan sonra Diyarbakır’daki kolordu komutanlığına atandı. Bu görevde iken rütbesi generalliğe yükseltildi. Muş ve Bitlis’i Ruslardan kurtardı. (1916)
Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da padişah ve devlet ileri gelenleri ile yaptığı görüşmeler sonucu İstanbul’da yapılacak çalışmaların bir yarar sağlamayacağını anladı. Yurdu kurtarmak için Anadolu’ya gitmeye karar verdi. Yakın arkadaşlarının yardım ve işbirliği ile görev bölgesi Samsun ve dolayları olan 9. Ordu Müfettişliğine atandı. 16 Mayıs 1919 günü Bandırma Vapuru ile yola çıktı. Bu tarihten sonra Mustafa Kemal yurdu düşmanlardan kurtarmayı ve yeni bir Türk Devleti kurmayı amaçlayan büyük ve tarihi çalışmalarına başlıyordu.
Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919 sabahı Samsun‘dan Anadolu’ya çıktı. Burada bir hafta kaldıktan sonra Havza‘ya geldi. Buradan Amasya‘ya geçerek valilere, komutanlara, ulusal örgütlere bir genelge gönderdi. Bu genelgede yurdun bağımsızlığını sağlamak için bütün yurttaşlara çağrıda bulundu. Daha sonra yol boyunca uğradığı il ve ilçelerdeki yetkililerle görüşerek, onlara yurdu kurtarma ve bağımsızlığına kavuşturma tasarısını anlattı. Havza’dan Amasya’ya ve Sivas’a oradan da Erzurum‘a gitti. Buralarda toplantı ve kongreler düzenledi.
Mustafa Kemal Paşa 27 Aralık günü Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı yöneteceği kent olan Ankara‘ya geldi. Çalışmalarını Ankara’da sürdürdü. İllere bir genelge göndererek Millet Meclisi’nin hemen toplanabilmesi için temsilcilerin seçilmesini istedi. 23 Nisan 1920 günü ulusun temsilcilerinden oluşan ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Meclis Mustafa Kemal’i başkanlığa seçti.
Bütün bunlar olurken Ankara’da ve bütün Anadolu’da yürekleri yurt sevgisi ile dolu insanlardan oluşan bir ordu kuruluyordu. İstanbul’dan gelen subay ve aydınlar bu orduda görev alıyorlar, yurdun dört bir yanından koşup gelen erlerimiz de silahlandırılarak cephelere gönderiliyordu.
Eskişehir yöresinde İnönü’de, Yunan ordusu ile karşı karşıya gelen bu genç ordu, Yunanlıları I. ve II. İnönü Savaşı adı verilen iki büyük savaşta yenerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin varlığını, sesini bütün yurda ve dünyaya bir kez daha duyurdu.
Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal’i olağanüstü yetkilerle başkomutanlığa getirdi. Ordularımız Sakarya kıyılarında 22 gün 22 gece süren savaş sonucunda Yunan ordularına karşı yeni bir zafer kazandı. Bu başarısı üzerine Mustafa Kemal’e orduda en büyük rütbe olan mareşallikle birlikte Gazi unvanı verildi.
Mustafa Kemal’in komuta ettiği yüce ordumuz 26 Ağustos 1922 sabahı çok erken saatlerde yeri göğü titreten topçu ateşiyle saldırıya geçti. Çok kanlı çarpışmalar oldu. Bu savaşa tarihimizde Başkomutanlık Meydan Savaşı denir. Düşmanlar erlerimizin kahramanca saldırısına dayanamadılar. Böylece Kurtuluş Savaşımız zaferle sonuçlandı.
Mustafa Kemal, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin ilanından sonra birçok devrim ve yenilikler yaparak ülkemizin çağdaş milletler düzeyine erişmesi için sürekli çalıştı. Çocuklara ve gençlere her zaman ayrı bir önem verdi. Onları çok sevdi ve bu sevgisi her fırsatta gösterdi.
10 Kasım 1938’de saat dokuzu beş geçe İstanbul Dolmabahçe Sarayında hayata gözlerini yumdu. Tüm dünya basını ondan büyük lider olarak söz etti. Mezarı Ankara’daki Anıtkabir’dedir.
ATATÜRKÇÜLÜK NEDİR?
Atatürkçülük, bir ulusun dirilişidir. Tutsaklıktan, umutsuzluktan kurtuluştur. Ulusal değerleri unutturulmuş bir halkın “ulus” oluşudur.
Atatürkçülük Cumhuriyetçiliktir. Halkın hanedanlığa, tek bir kişinin egemenliğine son verişi, kendi kendisini yönetmesidir. Türk’ün özbenliğini, özgüvenini kazanmasıdır. Halkın kayıtsız şartsız egemen olmasıdır.
Atatürkçülük Milliyetçiliktir. Tarihini, dilini, geçmişini bilmek; bunlara sahip çıkmaktır. Milletini en içten bağlılıkla sevmek; yüceltmektir. Ulusal değerlere dört elle sarılmaktır.
Atatürkçülük Halkçılıktır. Halk olmadan millet olur mu? Devlet olur mu? Halkın bütünlüğü, yasalar karşısında eşitliğidir Atatürkçülük. Halka hizmet etmek, onun mutluluğu için çalışmaktır. Ayrımcılığa son vermektir.
Atatürkçülük Devletçiliktir. Ülkemizin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını halkın yararına olacak biçimde değerlendirmek; elde edilen tüm ulusal geliri halka eşit olarak dağıtmaktır. Ekonomik kalkınmadır.
Atatürkçülük Laikliktir. İnsanların din ve vicdan özgürlüğüne kavuşmasıdır. Dinin siyasete alet edilmemesi, insanların dini duyarlılıklarının sömürülmemesi için din ve devlet işlerinin ayrılmasıdır. Herkesin inancına, ibadetine saygı duymaktır. Toplumsal barıştır.
Atatürkçülük İnkılâpçılıktır. Eskimiş, ömrünü tamamlamış ve artık topluma bir yarar sağlamayan etkenlerin yerine yeni, çağdaş ve uygar olanları getirmektir. Yeniliktir. Yenilikten yana olmaktır.
Atatürkçülük, hep yeniliğe, çağdaşlığa, uygarlığa koşmaktır. Bilim ve fen yolunda ilerlemektir. Aydınlıktır, kültürdür, bilgidir. Barış, sevgi ve insanlıktır.
Umuttur Atatürkçülük, geleceğe güvenle bakabilmektir. Cumhuriyetin kazanımlarını korumak ve kollamaktır.
Yorulmamak, durmamaktır.
Sevgili arkadaşlar,
Bize düşen görev, Atatürk’ün gösterdiği çağdaş uygarlık yolunda ilerlemek; bize kazandırdıklarını gelecek kuşaklara aktarmaktır.
ATATÜRK DİYOR Kİ :
Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca özgürlük ve bağımsızlığın sembolü olmuş bir milletiz.
Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.
Milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar.
Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim düşüncelerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu yeter.
Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk; siz yaşatacaksınız.
Türk demek Türkçe demektir. Millet olmanın en belirgin niteliklerinden biri dildir. ‘Türk milletindenim.’ diyen insanlar her şeyden önce ve kesinlikle Türkçe konuşmalıdır.
Türk çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.
Türk Milletinin eğilimi ve kesin kararı medeniyet yolunda durmadan, yılmadan ilerlemektir.
Milletimiz her güçlük karşısında, durmadan ilerlemekte ve yükselmektedir. Büyük Türk Milletinin bu yoldaki hızını, her vasıtayla arttırmaya çalışmak, bizim hepimizin en kutlu görevimizdir.
Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.
Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.
Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenim sınırı ne olursa olsun, ilk önce ve her şeyden önce Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gerektiği öğretilmelidir.
Ülkemizi gerçek hedefe, gerçek mutluluğa kavuşturmak için iki orduya ihtiyaç vardır: Biri vatanımızı kurtaran asker ordusu, diğeri ulusumuzun geleceğini yoğuran eğitim ordusudur.
İlköğretim geleceğin temelidir. İlköğretim davası, insan olma, ulus olma davasıdır. İlköğretimin değerini her yurttaşa anlatmak ulusal bir görevdir.
Okul, yaşamımızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Ekmek gibi, su gibi bir gereksinmedir bizim için. Bizi sıcak bağrına basan bir yuvadır. Bu yuvanın sıcak kollarına bırakalım kendimizi. Bırakalım da yaşama hazırlasın bizi, güçlendirsin, yaşatsın.
Benim naçiz vücudum nasıl olsa bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır.
Okul sayesinde, okulun vereceği bilim ve fen sayesinde, Türk milleti, Türk sanatı, Türk ekonomisi, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişir.
ATATÜRK İÇİN NE DEDİLER?
Atatürk bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır. Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan özgür Türkiye’nin doğması yeni Türkiye’nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilanı ve o zamandan beri koruması, Atatürk’ün ve Türk halkının işidir. Şüphesiz ki, Türkiye’de giriştiği derin ve geniş inkılâplar kadar bir kitlenin kendisine olan güvenini bu kadar büyük bir başarıyla gösteren başka bir örnek yoktur.
John F. KENNEDY (ABD Başkanı, 10 Kasım 1963)
Benim büyük üzüntüm, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkân kalmamış olmasıdır.
Franklin ROOSEVELT (ABD Başkanı, 10 Kasım 1963)
Savaşta Türkiye’yi kurtaran, savaştan sonra da Türk Milletini yeniden dirilten Atatürk’ün ölümü, yalnız yurdu için değil, Avrupa için de büyük kayıptır. Her sınıf halkın onun ardından döktükleri içten gözyaşları bu büyük kahraman ve modern Türkiye’nin Ata’sına değer bir görünümden başka bir şey değildir. (1938)
Winston CHURCHILL (İngiltere Başbakanı)
Eski Osmanlı İmparatorluğu bir hayal gibi ortadan silinirken, milli bir Türk Devleti’nin kuruluşu, bu çağın en şaşırtıcı başarılarından birisidir. Mustafa Kemal, yüce bir eser ortaya koymuştur. Atatürk’ün parlak başarısı bütün sömürgeler için bir örnek olmuştur.
Prof Dr. Maurice BAUMANT
Bugünün Türkleri, yüzyıllar önce Avrupa’yı titreten canlı millet durumuna erişmiştir. Ve artık Türkiye, güçlü ve dipdiri Türkiye’dir.
Pierre Dominique (Gazeteci)
Bu, insanlığa denenmiş bir felsefe örneği olarak sunulabilir. Atatürk yüzyıllara sığabilecek işleri on yılda tamamladı.
Gerrad Tongas (Yazar)
Yeni Türk Devleti ile Ankara Antlaşması’nın imzalanması nedeniyle; “Bizi arkadan vurdu, Mustafa Kemal’le anlaştı.” diyenlere Fransız Başbakanının Mecliste verdiği cevap: “Mustafa Kemal ve onun tüm askerleri burada olsalardı, teker teker hepsinin heykellerini dikerdik. Böylesine kahraman bir antlaşma imzalamaktan gurur duyuyorum.” (1921)
Fransız Başbakanı BRIAND
O, yüce bir dağa benzer. Eteğinde yaşayanlar bu yüceliği fark edemezler. Bu dağın yüceliğini kavrayabilmek için ona çok uzaklardan bakmak gerekir.
Claude FARRER (Fransız Yazar)
Atatürk, eskimiş bilimlerle boş yere kafasını yormamış olduğundan daha taze ve cesur düşünen bir önderdir. Kendisi için, “Bugünkü Avrupa’nın en güçlü devlet adamıdır.” diyebileceğimiz Atatürk, hiç şüphesiz devlet adamlarının en cesuru ve benzersiz olanıdır.
Herbert Sideabotham (Yazar)
ATATÜRK İÇİN NE YAZDILAR
Kemal Atatürk çok büyük bir kişilik, çok büyük bir komutan ve politik bir dehadır. (Fransa)
Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye’yi hesaba katılması gereken güçlü bir memleket haline getirdi. (İngiltere)
Çok, pek çok devrimler görüldü. Fakat hiçbiri Atatürk’ün cesaret ettiği ve başarılı olduğu şeyi yapamadı. (Yunanistan)
Atatürk, kararlı bir hareketle milletini tahammül edilmez bir akıbetten kurtaran ve bütün dünyanın hayran kaldığı bir kalkınma yapan ilk devlet başkanı olmuştur. (Almanya)
Atatürk’ün ölümüyle dünya büyük bir lider kaybetmiştir. (İtalya)
Atatürk, eserlerinin büyüklüğü bakımından dünyada çok önemli bir yer tutmaktadır. (Finlandiya)
Tarih, silinmez harflerle Atatürk’ün adını yazacak. (Yugoslavya)
Türkiye’nin büyük önderi Atatürk, bütün devletlerin hiç beklemedikleri bir şeyi gerçekleştirmiş; hasta adam diye anılan Osmanlı’dan güçlü bir Türkiye çıkarmıştır. (Danimarka)
Bütün Türk ulusu yastadır. Çünkü yeni Türkiye’nin yaratıcısı olan eşsiz liderini kaybetmiştir. Türk ulusunun duyduğu acıya biz de katılmaktayız. (Arnavutluk)
Atatürk kıvılcımlı gözlerini hayata kapadı. Politik sahneden tükenmez bir enerji ve güçlü bir karakter çekilmiştir. (Bulgaristan)
Atatürk, zamanımızın en büyük devlet adamlarından biridir. (Romanya)
ATATÜRK’ÜN YAŞAMI
Selanik‘te Ahmet Subaşı Mahallesinin Islahane Caddesinde iki katlı pembe boyalı bir ev vardı. Bu evde Ali Rıza Efendi ile Zübeyde Hanım otururdu. 1881 yılında bir oğulları oldu. Adını Mustafa koydular. Mustafa sarı saçlı, mavi gözlü bir çocuktu. Mustafa, önce mahalle mektebine oradan da Şemsi Efendi Okuluna gitti. Kısa bir süre sonra babası Ali Rıza Efendi öldü. Güç koşullar altında öğrenimini sürdüren Mustafa, bugünkü askeri ortaokul dengi olan Askeri Rüştiye’ye başladı. Orta kısmı başarı ile bitirdikten sonra lise dengi olan Manastır Askeri İdadi‘sine yazıldı. Derslerine düzenli olarak çalışan Mustafa Kemal liseyi bitirdi. İstanbul’a gelerek Harp Okulunun Piyade Sınıfına girdi. Üç yıllık öğrenimini başarıyla bitirdi. Kurmay subay yetiştirilmek üzere Kurmay Okulu’na seçildi. Başarılı bir öğrenimden sonra Kurmay Yüzbaşı oldu.
1908 yılında Meşrutiyet ilan edilince İttihat ve Terakki Fırkası iktidarı aldı. Ancak gericiler meşrutiyete, yeni düşüncelere ve atılımlara karşı çıktılar. Kışkırtmalar sonucu İstanbul’da 31 Mart ayaklanması oldu. Mustafa Kemal, ayaklanmayı bastırmak üzere kurulan Harekât Ordusu’da görev aldı.
Bu sırada İtalyanlar Trablusgarp‘a saldırdılar. Mustafa Kemal ve arkadaşları Tobruk’a giderek buradaki Türk birliklerine katıldılar. Yapılan savaşlarda önemli başarılar sağlandı. Ancak bu sırada Balkan Savaşı başlamıştı. İstanbul’a gelen Mustafa Kemal’e Bolayır‘da bulunan bir kolordunun kurmay başkanlığı görevi verildi. Savaş süresince bu görevde kaldı. Bir süre sonra Birinci Dünya Savaşı başladı. Almanların yanı sıra Osmanlı İmparatorluğu da savaşa katıldı.
Mustafa Kemal, Tekirdağ’da yeni kurulan 19. Tümenin Komutanlığına atandı. Kısa sürede hazırladığı tümen Çanakkale Savaşları‘na katıldı. Mustafa Kemal burada düşmanın karadan ve denizden yaptığı saldırıları durdurdu. Anafartalar’da bir avuç güçle düşmanların bütün planlarını bozdu. Çanakkale Boğazı’nı geçmelerini önledi. Bu başarılar sonucu rütbesi albaylığa yükseltildi ve Anafartalar Kahramanı olarak anılmaya başladı.
Mustafa Kemal Çanakkale Savaşı’ndan sonra Diyarbakır’daki kolordu komutanlığına atandı. Bu görevde iken rütbesi generalliğe yükseltildi. Muş ve Bitlis’i Ruslardan kurtardı. (1916)
Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da padişah ve devlet ileri gelenleri ile yaptığı görüşmeler sonucu İstanbul’da yapılacak çalışmaların bir yarar sağlamayacağını anladı. Yurdu kurtarmak için Anadolu’ya gitmeye karar verdi. Yakın arkadaşlarının yardım ve işbirliği ile görev bölgesi Samsun ve dolayları olan 9. Ordu Müfettişliğine atandı. 16 Mayıs 1919 günü Bandırma Vapuru ile yola çıktı. Bu tarihten sonra Mustafa Kemal yurdu düşmanlardan kurtarmayı ve yeni bir Türk Devleti kurmayı amaçlayan büyük ve tarihi çalışmalarına başlıyordu.
Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919 sabahı Samsun‘dan Anadolu’ya çıktı. Burada bir hafta kaldıktan sonra Havza‘ya geldi. Buradan Amasya‘ya geçerek valilere, komutanlara, ulusal örgütlere bir genelge gönderdi. Bu genelgede yurdun bağımsızlığını sağlamak için bütün yurttaşlara çağrıda bulundu. Daha sonra yol boyunca uğradığı il ve ilçelerdeki yetkililerle görüşerek, onlara yurdu kurtarma ve bağımsızlığına kavuşturma tasarısını anlattı. Havza’dan Amasya’ya ve Sivas’a oradan da Erzurum‘a gitti. Buralarda toplantı ve kongreler düzenledi.
Mustafa Kemal Paşa 27 Aralık günü Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı yöneteceği kent olan Ankara‘ya geldi. Çalışmalarını Ankara’da sürdürdü. İllere bir genelge göndererek Millet Meclisi’nin hemen toplanabilmesi için temsilcilerin seçilmesini istedi. 23 Nisan 1920 günü ulusun temsilcilerinden oluşan ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Meclis Mustafa Kemal’i başkanlığa seçti.
Bütün bunlar olurken Ankara’da ve bütün Anadolu’da yürekleri yurt sevgisi ile dolu insanlardan oluşan bir ordu kuruluyordu. İstanbul’dan gelen subay ve aydınlar bu orduda görev alıyorlar, yurdun dört bir yanından koşup gelen erlerimiz de silahlandırılarak cephelere gönderiliyordu.
Eskişehir yöresinde İnönü’de, Yunan ordusu ile karşı karşıya gelen bu genç ordu, Yunanlıları I. ve II. İnönü Savaşı adı verilen iki büyük savaşta yenerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin varlığını, sesini bütün yurda ve dünyaya bir kez daha duyurdu.
Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal’i olağanüstü yetkilerle başkomutanlığa getirdi. Ordularımız Sakarya kıyılarında 22 gün 22 gece süren savaş sonucunda Yunan ordularına karşı yeni bir zafer kazandı. Bu başarısı üzerine Mustafa Kemal’e orduda en büyük rütbe olan mareşallikle birlikte Gazi unvanı verildi.
Mustafa Kemal’in komuta ettiği yüce ordumuz 26 Ağustos 1922 sabahı çok erken saatlerde yeri göğü titreten topçu ateşiyle saldırıya geçti. Çok kanlı çarpışmalar oldu. Bu savaşa tarihimizde Başkomutanlık Meydan Savaşı denir. Düşmanlar erlerimizin kahramanca saldırısına dayanamadılar. Böylece Kurtuluş Savaşımız zaferle sonuçlandı.
Mustafa Kemal, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin ilanından sonra birçok devrim ve yenilikler yaparak ülkemizin çağdaş milletler düzeyine erişmesi için sürekli çalıştı. Çocuklara ve gençlere her zaman ayrı bir önem verdi. Onları çok sevdi ve bu sevgisi her fırsatta gösterdi.
10 Kasım 1938’de saat dokuzu beş geçe İstanbul Dolmabahçe Sarayında hayata gözlerini yumdu. Tüm dünya basını ondan büyük lider olarak söz etti. Mezarı Ankara’daki Anıtkabir’dedir.
ATATÜRK’Ü DAHA YAKINDAN TANIYALIM
ATATÜRK’ÜN HAYVAN SEVGİSİ
Atatürk hayvanları çok seven biriydi. Değişik dönemlerde farklı köpekleri olmuştu. Bir ara kedisi de varmış. Ama içlerinde onu en etkileyen köpeği Foks`muş. Yalova kaplıcalarına gittiğinde seyyar fotoğrafçıdan 50 liraya satın almış. Foks bir sokak köpeğiymiş; ama Çankaya Köşkü`ne geldikten sonra yaşamı her şeyiyle değişmiş. Atatürk nerede, o orada… Atatürk`ün yatak odasında, karyolasının ayakucunda kendisi için özel olarak diktirilen bir minderde yaşarmış. En önemli görüşmelerinde bile hep onun yanında olurmuş.
…
Ata ve atçılığa özel bir merak ve sevgisi olan, aynı zamanda gayet iyi de at binen Atatürk, yurtta atçılığı ve yarışçılığı daima teşvik etmiş, yakınlarını bu konuya ilgi göstermeye ikna etmiştir. Bu da atçılığın ve yarışçılığın yararına olmuş; onun bu yoldaki emir ve yönlendirmeleriyle Türk atlı sporları olumlu bir gelişme kaydetmiştir.
ATATÜRK’ÜN MATEMATİK MERAKI
Atatürk’ün yaşamındaki ilk olağanüstü başarısı, 1893 yılında, çocukluk çağında, Askeri Rüştiye döneminde Matematik dersinde olmuş. Bunun sonucu olarak kendisiyle aynı adı taşıyan Matematik öğretmeni Yüzbaşı Mustafa onun adına “Kemal” ismini eklemiştir. Askeri Rüştiyesindeyken, Matematik öğretmeni sınıfa gelmediğinde, onun yerine birçok kez bu dersi kendisi vermiştir. Askeri Rüştiyeyi bitirdikten sonra Matematik merakı epeyce ilerlemiştir. Manastır Askeri İdadisinde Matematik pek kolay değildi. Bunun üzerine Atatürk çalışmalarını daha da arttırdı. Harbiye’ye geçtiğinde de bu merakı sürmüştü.
Atatürk’ün Matematik merakının en önemli göstergesi de 1936–1937 yılı kış aylarında kendi eliyle yazdığı Geometri kitabıdır. Atatürk, bunu, birtakım Fransızca geometri kitaplarını okuduktan sonra hazırlamış ve yapıt ilk kez 1937 yılında Geometri öğretenlerle, bu konuda kitap yazacaklara kılavuz olması amacıyla Kültür Bakanlığınca yayımlanmıştır.
Bu 44 sayfalık yapıttaki boyut, uzay, yüzey, düzey, çap, yarıçap, kesek kesit, yay, çember, teğet, açı, açıortay, içters açı, dışters açı, taban, eğik, kırık, çekül, yatay, düşey, yöndeş, konum, üçgen, dörtgen, beşgen, köşegen, eşkenar, ikizkenar, paralelkenar, yanal, yamuk, artı, eksi, çarp, bölü, eşit, toplam, oran, orantı, türev, alan, varsayı (varsayım)… gibi terimler Atatürk tarafından türetilmiştir.
ATATÜRK’ÜN OKUMA TUTKUSU
Atatürk’ün çocukluğunda başlayan kitap tutkusu, savaş zamanı cephede bile sürdü. Sırtından üniformayı çıkarıp sivil hayata geçince okumaya ayırdığı zaman daha da arttı. O yıllarda yakınındakilere “Kitap okumasaydım bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım.” diyordu.
Manastır Askeri İdadisinde tarih öğretmeni Mehmet Tevfik Bey sayesinde “tarih” en çok ilgilendiği konu olmuştu. Atatürk’ün ileriki yıllarında kitaplığının çoğunluğunun tarih kitaplarından oluşması, onun tarihe ve ulusal bilince verdiği önemi göstermektedir.
Askeri İdadi yıllarında Atatürk en çok Namık Kemal, Abdülhak Hamit, Ahmet Mithat ve tarihçi Murat Bey’in yazılarıyla ilgileniyordu. Harp Akademisinde, çocukluk yıllarında başlayan birikimlerini ve siyasal gözlemlerini arkadaşlarına da anlatabilmek için el yazısı bir gazete çıkarmaya karar verdi ve gazetenin yönetim kurulunda görev alarak gazetenin çoğu yazılarını tek başına yazdı.
Atatürk’ün Fethi Bey ile arkadaşlığı, Fransız düşünürlerinin kitaplarıyla tanışmasında önemli bir rol oynadı. Voltaire, Montesguieu, Rousseau gibi düşünürleri hem okuyorlar hem de bu düşünürlerin görüşlerini tartışıyorlardı.
Kişisel kütüphanesine 1930’dan sonra alınan kitaplar artık odaya sığmaz olmuştu. Atatürk bu kütüphanede saatlerce çalışır, okur, okuduğu kitapların altını kırmızı ve mor renkli kalemlerle çizer, kenarlarını işaretler, notlar alırdı. Aralıksız altı saat okuduğu ve çalıştığı olurdu.
ANILARLA ATATÜRK
YANINA ALDIĞI İLK ER
Samsun’a çıktığı zaman, üstü başı yırtık, postalları patlamış, silahsız bir er gördü. Yüzünün rengi bakıra dönmüş, zayıflamış bir Türk askeri ağlıyordu. Ona sordu:
– Asker ağlamaz arkadaş, sen ne ağlıyorsun?
Er irkildi, başını kaldırdı. Bu sesi tanıyordu ve bu yüz ona yabancı değildi. Hemen doğruldu ve Anafartalar’daki Komutanını çelik yay gibi selamladı.
– Söyle niçin ağlıyorsun?
İç Anadolu’nun yanık yürekli çocuğu içini çekti:
– Düşman memleketi bastı, hükümet beni terhis etti. Silahımızı elimizden aldı. Toprağıma giren düşmanla nasıl mücadele edeceğim?
Mustafa Kemal, erin omzuna elini koydu:
– Üzülme çocuğum, dedi. Gel benimle!
Ve Samsun deposunda giydirilip silahlandırarak yanına aldığı ilk er bu Mehmetçik oldu.
TÜRK ORDULARI BAŞKUMANDANIYIM
Afyonkarahisar’ın hatlarının çözülmesi sonunda birkaç Yunan tutsak, geceleyin Mustafa Kemal’in çadırına getirilmişti. Bunlardan birisi, Mustafa Kemal’in doğup büyümüş olduğu Selanik’ten gelmişti. Yunan tutsak, karşısındaki yüz kendisine yabancı gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir işaret görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya başlamıştı.
— Binbaşı mısınız?
— Hayır.
— Albay mı?
— Hayır.
— Korgeneral mi?
— Hayır.
— Peki nesiniz?
— Ben Mareşal Mustafa Kemal, Türk Orduları Başkomutanıyım!
Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunan tutsak kekeledi:
- Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil!
KAHRAMAN TÜRK KADINI
Mustafa Kemal Tarsus İstasyonu’ndan şehre doğru, bir süre yaya olarak yürüdü. Onu görmek için sabahtan itibaren yolları dolduran Tarsusluların arasından neşeyle selamlar vererek ilerledi. O sırada ansızın bir olayla karşılaştı. Milli Mücadele’deki giysilerini giyinmiş bir kadın, Atatürk’ün yolunu keserek ayağına kapandı. Gözyaşlarıyla şöyle haykırıyordu:
—Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!”
Mustafa Kemal onu yerden kaldırmak için eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında cephelerde çarpışmış olan “Adile Çavuş” olduğunu fısıldadılar.
Gözlerinden iki damla yaş düşen Mustafa Kemal, bu güneşten yüzü yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şöyle seslendi:
—Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın.
YALOVA’DAKİ YÜRÜYEN KÖŞK
Atatürk bir gün Yalova’daki çiftliğe gittiğinde, Köşk’ün hemen yanındaki çınar ağacının dallarını kesmeye çalışan bir bahçıvana rastlar. Hemen bahçıvanı yanına çağırarak bunun nedenini sorar. Bahçıvan ağacın dallarının uzamış olduğunu ve binanın duvarlarına dayandığını, bunun için kestiğini söyler.
Atatürk, bunun üzerine ağacın kesilmeyip binanın yerinin değiştirilmesini emreder. 8 Ağustos 1930 tarihinde önce bina çevresi kazılır. İstanbul’dan getirilen tramvay rayları döşenir. Santim santim çalışılarak bina yapı altına sokulan raylar üzerine oturtturulur ve bina yaklaşık 5 m kaydırılır. Sonunda çınar ağacı da kesilmekten kurtulur.
Bu köşk bugün Yalova’da ziyaretçilere açık durumdadır.
ATATÜRK ŞİİRLERİ
ATATÜRK’TEN SON MEKTUP
Siz beni halâ anlamadınız
Ve anlamayacaksınız çağlarca da…
Hep tutturmuş “Yıl 1919, Mayıs’ın 19’u diyorsunuz
Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övüyorsunuz.
Mustafa Kemal’i anlamak bu değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.
Bırakın o altın yaprağı artık,
Bırakın rahat etsin anılarda şehitler.
Siz bana, neler yaptınız ondan haber verin.
Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin ?
Mustafa Kemal’i anlamak yerinde saymak değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.
Bana, muştular getirin bir daha,
Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan…
Kuru söz değil, iş istiyorum sizden anladınız mı ?
Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı ?
Mustafa Kemal’i anlamak avunmak değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.
Halâ, o, acıklı ağıtlar dudaklarınızda,
Halâ oturmuş, 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz.
Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın !
Uluslar, fethine çıkıyor, uzak dünyaların…
Mustafa Kemal’i anlamak göz boyamak değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.
Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız ;
Laboratuarlarda sabahlayın, kahvelerde değil.
Bilim ağartsın saçlarınızı… Kitaplar…
Ancak, böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar…
Mustafa Kemal’i anlamak ağlamak değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.
Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü…
Görüyorum ki, halâ aynı yerdesiniz, hiç ilerlememiş,
Birbirinize düşmüşsünüz, halka eğilmek dururken.
Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen ?
Mustafa Kemal’i anlamak itişmek değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.
Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla
Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla.
Bu vatan, bu canım vatan, sizden çalışmak ister,
Paydos övünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter !
Mustafa Kemal’i anlamak aldatmak değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.
ATAMA AĞIT
Sırma sarısı yay saçlarına
Gözüne rengini koy denizlerin
Düşün dudakların en incesini
Yüzüne tuncunu ver benizlerin
Onda yürüyüşün en yiğitçesi
Onda bükülmezi vardır dizlerin
Gezerdi ülkede bir hızır gibi
İlaç olup derdine çaresizlerin
Fani varlığını kaybetti ama
Damgası yurdumun burçlarındadır
Engin ufuklara uzanmış kolu
Hızı şimşeklerin uçlarındadır
Kadının erkeğin hafızasında
Gencin ihtiyarın düşlerindedir
Yayla yellerinde eser gölgesi
Sesi bahçemizin kuşlarındadır
Ben mi yazacaktım göçüm gününü
Dökerek ardından böyle gözyaşı
Ben ki ona büyük gezilerinde
Oldum bir küçük yol arkadaşı
En son durağına varmadan ömrün
Kapadı yolunu bir mezar taşı
Büyük kurucusu Cumhuriyetin
Hürriyet aşığı milletin başı
ATATÜRK’ÜN SESİ
Atatürk’ün sesi
Bazen Erzurum Kongresi
Bazen Sivas
Bazen Anadolu’da sert bir rüzgâr
Atatürk’ün sesi
Bazen Ankara’da ilk Millet Meclisi
Bazen Orta Anadolu’da kartal
Bazen Akdeniz’de tatlı bir rüzgâr
Atatürk’ün sesi
Gökyüzünde ak bir bulut
Bazen önünde İzmir’e ordular akar
Bazen Akdeniz’de bir kartal
Atatürk’ün sesi
Bazen devrimlerin alfabesi
Bazen Cumhuriyetin gür sesi
Bazen Menemen’de deli bir rüzgâr
MAVİ AYDINLIK
Yakından görmüştüm gözlerini
Mavi bir ışık akmıştı içime.
Bu büyük aydınlıkla
Dopdoluyum gene.
Kara bir çağ kapandı
Işık bakışlarınla.
Mutlu yarınlar müjdeleyen sesin
Kulaklarımızda hâlâ.
Silemez mavi aydınlığını
Atatürkleşen gönüllerden.
Ne yobazlaşan karanlık
Ne kızıl kefen.
Bunca yıl geçti aradan
Daha dünmüş gibi taptaze acın.
Yaprakları her mevsim yeşil
İçimizde diktiğin ağacın.
Mutlu bir ışıksın ufkumuzda
Bitmeyen, eksilmeyen
Dualar taşır sana kuşlar
Dünyanın dört yerinden.
Ellerin geçti alnımızdan,
En büyük tesellimiz
Dağılsın bütün karanlıklar
Daha da yücelen Türkiye’miz.
MUSTAFA KEMAL’İ DÜŞÜNÜYORUM
Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Yeleleri alevden al bir ata binmiş
Aşıyor yüce dağları, engin denizleri
.Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda,
Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri.
Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
Destanlar yaratıyorlar cihanın görmediği
Arkasından dağ dağ ordular geliyor
Her askeri Mustafa Kemal gibi
Mustafa Kemal’i düşünüyorum
;Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel
Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere.
Al bir ata binmiş yalın kılıç
Koşuyor zaferden zafere…
Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Ölmemiş bir kasım sabahı
Yine bizimle beraber her yerde
Yaşıyor dört köşesinde vatanın,
Yaşıyor damar damar yüreklerde.
Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda;
Mavi gözleri ışıl ışıl, görüyorum.
Uykularıma giriyor her gece.
Ellerinden öpüyorum.
MUSTAFA KEMALLER TÜKENMEZ
Tükenir elbet
Gökte yıldızlar denizde kum tükenir
Bu vatan bu topraklar cömert
Kutsal bir ateşim ki ben sönmez
İnanın Mustafa Kemaller tükenmez
Ben de etten kemiktendim elbet
Ben de bir gün göçecektim elbet
İki Mustafa Kemal var iyi bilin
Ben işte o ikincisi sonsuzlukta
Ruh gibi bir şey görünmez
İnanın Mustafa Kemaller tükenmez
Hep kardeşliğe bolluğa giden yolda
Bilimin yapıcılığın aydınlığında
Güzel düşünceler soyut fikirlerde ben
Evrensel yepyeni buluşlarda
Geriliği kovmuşum ben dönmez
İnanın Mustafa Kemaller tükenmez
Başın mı dertte beni hatırla
Duy beni en sıkıldığın an
Baştan sona her şeyiyle bu vatan
Sakın ağlamasın kasımlarda
Fatihler, Kanuniler ölmez
İnanın Mustafa Kemaller tükenmez
ON KASIM'LARDA YÜRÜMEK
Atatürk'üm işte 10 Kasım yine
Dalgalanır ağaçlarla oğullar
Dalgalanır oğullarla nineler
Dalgalanır ninelerle genç kızlar
Özlemin ta yüreğime işlemiş
Seni bulmak, seni görmek için ben
Bütün toprakaltıyla barışacağım
Ereceğim sana usta, barışta, başarıda
Öyle
Güçlüsün ki
Güçleneceğim
Öyle yücesin ki, yüceleceğim
Düşüne düşüne seni kocaman kocaman
Dağlara, dağlara karışacağım
Ozan mıyım, ordu muyum, su muyum anlaşılmaz
Çağlar upuzun allığı yüreğimde ülkünün
Sanki bayrak bir kalemdir, sanki gökler bir kağıt
Sanki ellerim gece
Sanki ellerim gündüz
Yazacağım seni daha, bir daha
Ben senin ölümünle yarışacağım
ATATÜRK ŞİİRİ
Bayrak yarıya çekilmiş,
Atatürk’üm öldü diye,
En son yaprak da dökülmüş,
Atatürk’üm öldü diye
Sürü yas tutmuş ovada,
Kuşlar susmuşlar yuvada,
Rüzgar esmez olmuş dağda,
Atatürk’üm öldü diye.
Irmaklar yaslı çağlamış,
Ağaçlar sessiz ağlamış,
Vatan karalar bağlamış,
Atatürk’üm öldü diye
ATATÜRK ÇOCUKLARI
Özgürlük şarkısı bizim şarkımız
Yurt için ulus için hep çalışırız
Vatanı yükseltmek tek amacımız
Bizler Atatürk çocuklarıyız
Dostlukla dopdolu yüreklerimiz
Dünya çocukları hep kardeşimiz
Barıştan yana inançlarımız
Bizler Atatürk çocuklarıyız
Çınlayacak sesimiz dünyada yurtta
Uzanacak ellerimiz evren boyunca
Uygarlık yönünde bir meşaleyi
Bizler Atatürk çocuklarıyız
ATATÜRK ŞİİRİ
Bayrak yarıya çekilmiş,
Atatürk’üm öldü diye,
En son yaprak da dökülmüş,
Atatürk’üm öldü diye
Sürü yas tutmuş ovada,
Kuşlar susmuşlar yuvada,
Rüzgar esmez olmuş dağda,
Atatürk’üm öldü diye.
Irmaklar yaslı çağlamış,
Ağaçlar sessiz ağlamış,
Vatan karalar bağlamış,
Atatürk’üm öldü diye
ATATÜRK ÇOCUKLARI
Özgürlük şarkısı bizim şarkımız
Yurt için ulus için hep çalışırız
Vatanı yükseltmek tek amacımız
Bizler Atatürk çocuklarıyız
Dostlukla dopdolu yüreklerimiz
Dünya çocukları hep kardeşimiz
Barıştan yana inançlarımız
Bizler Atatürk çocuklarıyız
Çınlayacak sesimiz dünyada yurtta
Uzanacak ellerimiz evren boyunca
Uygarlık yönünde bir meşaleyi
Bizler Atatürk çocuklarıyız
BÜYÜK YAS
Hatırlatmayın ban dokuzu beş geçeyi,
Hele puslu geçen o geceyi….
Söyletmeyin kasım adlı iki heceyi,
Bu benim en büyük yasım.
Bu Atam’ın öldüğü tarih 10 Kasım.
Atam ölmüş Dolmabahçe Sarayı’da
Çok üzüldüm olamadım ya yanında
Ağladım onun öldüğünü duyduğumda
Bu benim en büyük yasım
Bu Atam’ın öldüğü tarih 10 Kasım…
Dudum ki Atam ölmüş
Türkün yanan meşalesi sönmüş
Atam 10 Kasım da gömülmüş
Bu benim en büyük yasım
Bu Atam’ın öldüğü tarih 10 Kasım….
Bu tarihte Atam’ın kalmış cansız eti
Kan ağlıyor Türk Milleti..
Böyle anladık yokluğu, sefaleti
Bu benim en büyük yasım
Bu Atam’ın öldüğü tarih 10 Kasım…
Bu gün duydum sirenler çalıyor.
Sordum ne oldu? Dediler çiçekler soldu…
Dedim niye? Dediler ki Atatürk öldü diye…
Bundan sonra bayraklar yarıya iniyor.
Bu benim en büyük yasım
Bu Atam’ın öldüğüm tarih 10 Kasım…
10 KASIM
Yıl otuz sekiz On Kasım Perşembe
Hatırdan çıkmayacak bir sonbahar.
Sarsılıyor İstanbul yedi tepe,
Yaman esmiş Dolmabahçe’de rüzgar.
Gerçek olamaz, olsa olsa bir düş,
Dokuzu beş geçe Atatürk ölmüş.
Böyle toptan bir yas nerede görülmüş,
Beraber ağlıyoruz kurtlar, kuşlar.
Bu memlekete en çok hizmet eden,
Bu aşk ile dağlara gücü yeten,
On sekiz milyonun omzunda giden
Atam, Ankara sırtlarında yatar.
ATATÜRK
Bir gün sordum babama,
Atatürk neden büyük?
Çocuğum dedi bana,
Onu seviyor her Türk.
Onu biz değil yalnız,
Üstün tanır her millet.
En büyük eseridir
Kurduğu cumhuriyet.
Çok kötü bir zamandı,
Uçurumdaydı vatan.
O büyük kahramandı,
Yurdumuzu kurtaran.
Kalbimiz sevgi dolu,
Yol gösteren o, Türk’e
Yolumuz onun yolu,
Saygı duy Atatürk’e!…
ATAM SEN RAHAT ET
Bir sonbahar gününde bizleri
Bizleri bırakıp gitmişsin
Her Türkün kalbinde
Bir yer edinmişsin
Atam her 10 Kasımda
Bu millet seni anar
Saat dokuzu beş geçe
Her Türk sana ağlar
Bu vatan sana emanet
Atam sen yerinde rahat et
Biz Türk çocukları var oldukça
Seni unutmaz bu millet.
ATATÜRK
Mutluyum Atatürk’ ün sayesinde
Sınıfımdayım masamdayım
O yüce insan olmasa…
Kurtardı Atatürk bizi
Şimdi okulumun kucağındayım
Öğretmenimin sınıfındayım
Yüce insan Atatürk olmasa
Atatürk ün sayesinde mutluyum
Okuma yazma biliyorum
Her sabah ne mutlu türküm diyene diyorum
O yüzden Atatürk’ e çok teşekkür ediyorum
10 KASIM
Yıl otuz sekiz, On Kasım Perşembe
Hatırdan çıkmayacak bir sonbahar.
Sarsılıyor İstanbul Yedi Tepe,
Yaman esmiş Dolmabahçe’de rüzgar.
Gerçek olamaz, olsa olsa bir düş,
Dokuzu beş geçe Atatürk ölmüş.
Böyle toptan bir yas nerede görülmüş,
Beraber ağlıyoruz kurtlar, kuşlar.
Bu memlekete en çok hizmet eden,
Bu aşk ile dağlara gücü yeten,
On sekiz milyonun omzunda giden
Atam, Ankara sırtlarında yatar.
BAŞÖĞRETMENİM
Atatürk benim
Başöğretmenim.
Ne öğrendimse
Ondan öğrendim.
Baktım ki asker,
Ben de askerim,
Kars’ta, Kore’de
Nöbet beklerim…
Baktım kürsüde,
Nutuk söylüyor,
O’nun sesini,
Dünya dinliyor.
Çocuk kalbimle,
İlk O’nu sevdim.
Atatürk benim,
Başöğretmenim…
ATATÜRK ( 10 KASIM ) HAFTASI BOYAMA YAPRAKLARI (((((İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ)))))
ATATÜRK HAFTASI SUNUSU ((( İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ )))
ATATÜRK ATATÜRK YANIMDASIN ŞARKISI
BİZ ATATÜRK ÇOCUKLARI ŞARKISI
ATATÜRK ÇOCUKLARI KAREOKE
ATATÜRK MARŞI (ATAM ATAM MUSTAFA KEMAL PAŞAM)
ATATÜRK ÇİÇEKLERİ
DERSİMİZ ATATÜRK FİLM MÜZİĞİ
GENÇLİK MARŞI
HOŞ GELİŞLER OLA MUSTAFA KEMAL PAŞA
İZMİR MARŞI
ATATÜRKÜN SEVDİĞİ ŞARKILAR (KIRMIZI GÜL)
ATATÜRKÜN SEVDİĞİ ŞARKILAR (ALİŞİM)
ATATÜRK ÖLMEDİ YÜREĞİMDE YAŞIYOR
ATATÜRKÜN SEVDİĞİ ŞARKILAR (VARDAR OVASI)
ATATÜRKÜN SEVDİĞİ ŞARKILAR (YANIK ÖMER)