DÜNYA TİYATRO GÜNÜNÜN ÖYKÜSÜ
Bundan otuz yıl önce A.M. Julien adında bir Fransız vatandaşı tasarladığı ilginç tiyatro festivalini gerçekleştirebilme olanağını bulamasaydı bugün bir 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nden söz edilemeyecekti. A.M. Julien’in önayak olduğu bu girişim 1954 yılı İlkbaharında, Paris’de, deneysel çalışmalarını sergileyecek yabancı topluluklara açık bir festival olarak doğdu. Adı da şöyle kondu : “THEATRE DES NATİONS” (Uluslar Tiyatrosu). Fransa dışından çeşitli uluslardan davet edilen tiyatro toplulukları o yıl Paris’e geldiler ve çalışmalarını sergilediler. 1955 ve 1956 yıllarında yinelenen bu festival o denli başarılı oldu ve ilgi topladı ki 1957’de festivale resmi bir nitelik kazandırıldı ve sağlanan çeşitli olanaklardan yararlanılarak daha büyük boyutlarda uygulamaya geçildi. Nitekim 1957 yılı İlkbaharında Mart ayından Temmuz’a dek Paris’e “Sarah Bernhardt Tiyatrosu”nda birbiri ardından 16 topluluk 9 değişik dilde birbirinden başarılı oyunlar sergilediler.
Bu tarihten başlayarak festivale katılan yabancı toplulukların sayıları giderek arttı.Gerek toplulukların, gerekse sergilenen oyunların nicel ve nitel yapısı genişledi ve A. M. Julien’in düşlediği evrensel bir kapsama ulaştı. Klasik, neo-klasik ve modern oyunlardan opera ve bale temsillerine; dans ve tiyatro karışımı gösterilere; belirli bir tür içine sokulamayan deneysel çalışmalardan Uzakdoğu?nun “Pekin Operası” , “Kore Operası”, Japon “No” ve “Kabuki” Oyunları Dansçıları”nın “Exotic” olarak nitelendirilen gösterilerine dek yaygınlaşabilen geniş ve zengin bir “Evrensel Tiyatro Festivali” durumuna geldi.
Festivalin ilginçliği yalnızca bu denli geniş gösteriler yelpazesine kapılarını açmasından kaynaklanıyordu. Seyirciler çeşitli ülkelerden gelen ve kendi dramatik geleneklerinin en seçkin örneklerini sergileyen, uzmanlaşmış toplulukları izlemek olanağını buluyorlardı. Örneğin Shakespeare’i İngiltere’den gelen “Old Vic” den; Cehov’u Rusya’dan gelen “Moskova Sanat Tiyatrosu”ndan; Brecht’i Doğu Almanya’dan gelen “Berliner Ensemble’dan; Goldoni ve Pırandello’yu İtalyan’lardan; O. Neill’i Amerikalılardan izleyebilme olanağı festivalin sağladığı küçümsenmeyecek başarılardan biriydi. Her ulus dünya tiyatro repertuarına kendi sanatçılarının getirdiği katkıyı kendi dil ve biçim anlayışıyla getiriyordu.
Festivalin başka bir ilginç yönü bir ülkenin tiyatro geleneğinin ürünü sayılan herhangi bir yapıtın bir başka ülke tarafından nasıl yorumlanabileceğinin de izlene bilinmesiydi: Moliere’i Kanadalılar ve Faslılardan; Sartre’ı Almanlardan, Brecht’i İsraillilerden seyretmek hem tiyatro severler hem tiyatro sanatçıları açısından ilgi çekici ve yararlı oluyordu. Birbirinden farklı sahneleme ve oyunculuk anlayışlarını sergileyen bu denli değişik topluluğun kısa bir süreç içinde yaptıkları gösteriler sanatçıları birbirlerini tanıma izleme ve değerlendirme olanaklarını sağlıyor ve tiyatronun evrensel birleştirici, tüm insanlığı dostluk ve barış anlayışı içinde bir araya getirebilme niteliği somut bir biçimde gerçekleşmiş oluyordu.
Dünyanın hemen her köşesinden tiyatro severleri ve tiyatro çalışanlarını bir araya getirmeyi başaran “Theatre Des Nationes” yalnızca yılın belli bir döneminde oyunlar sergileyen bir ilginç festival olarak kalmakla yetinmedi.Yılda on bir kez çıkan bir de yayın organı oluşturdu. Başlangıçta: “RANDESVOUS DES THEATRES DU MONDE” (Dünya Tiyatrolarının Randevusu) başlığını taşıyan bu yayın günümüzde: “THEATRE: DRAME, MUSIOUE, DANSE” (Tiyatro: Dram, Müzik, Dans) adıyla tanınıyor.Tiyatro alanının seçkin kişilerine tiyatronun çeşitli konularında konferanslar hazırlatıyor. Bunları Fransa’dan ve dünyanın pek çok yöresinde üyesi bulunan binlerce okuruna ulaştırıyor. İlginç konularda tartışmalar açıyor daha özgün konularda kongreler düzenliyor; buralarda varılan sonuçları özel sayılar halinde yayınlıyor. Bütün bunların yanında “Uluslararası Tiyatro Teknisyenleri Birliği” ve “Tiyatro Eleştirmenleri Birliği” adı altında iki de önemli uluslararası örgütü oluşturmayı başaran bu kuruluş her yıl artan sayıda oyuncu, topluluk ve seyirciyi bir araya getirmeyi amaçlayan gelişim çizgisinde çalışmalarını sürdürmekte. 1947 yılı Haziran ayı içinde Paris’de ünlü İngiliz oyun yazarı ve eleştirmeni J.B. Priestley başkanlığında yapılan bir toplantı sonunda Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu “UNESCO”ya bağlı yeni bir kuruluş doğdu: “International Theatre Institute”(Uluslararası Tiyatro Enstitüsü) adı verilen bu kurum tiyatro sanatçıları, tiyatro bilimcileri arasın da uluslararası düzeyde fikir alışverişine ve çeşitli araştırmalarda işbirliğine yardımcı olmak amacıyla 1948 yılı Haziranında Paris’deki merkeze bağlı 48 ülkede yerleşik ulusal temsilcilikler biçiminde örgütlenmesini tamamladı. “World Theatre” (Dünya Tiyatrosu) adıyla iki aylık sayılar halinde yayınlanan bir de yayın organı oluşturdu. Bu uluslararası örgüt de iki yılda bir kendisine üye ülkelerden birinin başkentinde dünya çapında bir kongre düzenliyor. Bu kongrelerin yanı sıra oyunculuk eğitimi, tiyatro mimarisi vb. özgün konularda konferanslar ve kollogyumlar düzenliyor. Dünya Tiyatro Günü’nün oluşumunda işte bu iki girişimin payı var. Uluslararası Tiyatro Enstitüsü 1962 yılından başlayarak kuruluş amaç ve ilkeleri doğrultusunda topluluğa üye ülkelerde kutlanmak üzere bir tiyatro günü saptanmasını kararlaştırdı. 2500 yıllık bilinen geçmişi boyunca tüm insanların ortak bir anlatım aracı durumuna gelmiş; dünya uluslarının birbirlerine yaklaşmalarında, birbirlerini anlamalarında değerli bir yer tutan tiyatro sanatının çağımızda, çağımız için yaşamak isteğini bir kez daha anlatmak; bu yaşamın vazgeçilmez unsurlarından biri olduğunu hatırlatmak; eğitici ve yükseltici görevini belirtmek; kültür gelişmesindeki değerli yerini unutturmamak amacıyla düzenlenecek bu gün için bu amaçları uluslararası düzeyde 1954’den beri gerçekleştirmeye çalışan “Uluslar Tiyatrosu”nun açılış tarihi uygun görüldü: “27 Mart”
7 MART DÜNYA TİYATRO GÜNÜ ULUSAL BİLDİRİSİ
Eğer öyle ise, gerçekten de iddia edildiği gibi öldüyse tiyatro, bugün Dünya Tiyatro gününü kutlamak yerine yasını tutalım tiyatronun…
Oyunları seyretmekten vazgeçip alalım kazmaları, kürekleri elimize ve bir mezar kazalım tiyatroya, şöyle görkemli, geçmişine yakışır bir anıt mezar…
Başta bütün zamanların en iyi yazarı W. Shakespeare olmak üzere bütün oyun yazarlarını, oyunları, oyuncuları, rejisörleri, dekor, kostüm, ışık tasarımcılarını, sahne arkası teknisyenlerini topluca gömelim bu mezara…
Ve hazır elimizdeyken kazmalar, kürekler, tiyatro salonlarını da yıkalım. Yıkamadıklarımızı da çürümeye terk edelim ki oynanmasın içinde seyircinin aklını çelip onları fitneye, fesada teşvik eden oyunlar…
Yerle yeksan olsun daha çok özgürlük, daha çok demokrasi talepleri. Barış ve adalet özlemleri… Merhamet ve vicdan çağrıları, çığlıkları kalsın o enkazın altında ve işitilmesin.
Tiyatro sanatının piri Shakespeare’nin 66. Sonet’inde dediği gibi;
“Çiğnensin inancın en seçkini
Mutluluktan nasibini almasın geniş halk kitleleri
Ayaklar altına alınsın insan onuru
O kız oğlan kız erdem dağlara kaldırılsın
Ezilsin hor görülsün el emeği göz nuru
Ödlekler geçsin başa mertlik bozulsun
Ve korkup dilini bağlasın da sanat
Çılgınlık sahip çıksın düzene
Doğruya doğru diyenin eğriye çıksın adı
Kötüler kadı olsun Yemen’e…”
Mısır’a, Tunus’a, Libya’ya, Suriye’ye
Yıkılsın yok olsun tiyatroyla birlikte yerel kültürler her ulusun, her etnik grubun kendi değerlerini tiyatronun ortak, evrensel değerleriyle buluşturarak insanlığa sunma ve savunma hakları…
Bir tek, dünyayı bir satranç ustası gibi kendi çıkarlarına göre biçimlendiren egemenlerin tekelindeki o ucuz, sığ ve kof kültür yürütsün hükmünü, televizyonlarda, sinemalarda, kitapçı vitrinlerinde, DVD raflarında.
Popülerin bir narkotik gibi bizi uyuşturup aklımızı başımızdan alan o yapay keyfiyle sermest olup unutalım insanlığın selameti adına unutmamamız gerekenleri.
Unutalım tiyatroyu,
Hayatı…
İnsanı,
Ve insanca olanı unutalım…
Bırakalım kıyametini yaşasın dünya…
Ve kıyametten sonra da dönmeye devam etsin bu mavi gezegen uzayın sonsuz karanlığında..
İçinde, bu kıyamet oyununu anlatacak hiçbir oyuncunun olmadığı hüzünlü bir tiyatro dekoru gibi…
KENAN IŞIK
Sanatçı
TİYATRO FIKRALAR
1-TABANCA ILE BİTMELİ
Genç yazar, ilk oyununu tiyatronun yöneticisine baştan sona okudu ve sordu:
– Nasıl buldunuz oyunumu?
– İyi, yalnız sonunda küçük bir değişiklik yapsanız iyi olur. Oyunun baş kişisi zehirle değil, tabancayla ölmeli.
– Bu önemsiz bir ayrıntı…
– Bence önemli. Tabanca sesi, uyuyan seyircileri uyandıracaktır.
2-İKİ İSKOÇYALI
İki İskoçyalı kasabada bir tiyatro açmışlar, fakat İskoçlar malum çok cimri, kimse para vermek istemediğinden her gün sıfır çekiyorlarmış. Bakmışlar olacak gibi değil, düşünmüşler ne yapalım ne edelim diye. En sonunda birinin aklına bir fikir gelmiş. Ertesi gün her tarafa ilanlar asmışlar: “Cumartesi günü tiyatromuza giriş bedavadır”
Kasaba halkı bedavayı bulmuş kaçırır mı Cumartesi gününü.
Tiyatro ful çekmiş, bizimkiler mükemmel bir oyun sergilemişler. Herkes ayakta alkışlamış. Oyun bittikten sonra kasaba halkı çıkışa doğru yönelmiş ama ne görsünler? Kapılar kilitli ve şu yazı yazıyor: “Çıkış 10 Sterlin”
DÜNYA TİYATRO GÜNÜ
Uluslararası Tiyatro Enstitüsü 1948 yılında kuruldu. Bu enstitü 1961 yılında aldığı bir kararla 27 Mart gününü Dünya Tiyatrolar Günü olarak kabul etti. Her yıl enstitüye üye ülkelerde 27 Mart günü Tiyatro Bayramı olarak kutlanır.
27 Mart günü her ülkenin sanat ve tiyatro adamlarınca hazırlanan bir bildiri, sahnelerde okunur. Tiyatrolar o gece halka parasız gösteriler düzenler. Tiyatroyu halka sevdirmeye çalışırlar.
Ülkemizde tiyatro ile ilgili ilk ulusal bildiriyi, yaşamını Türk tiyatrosuna içtenlikle adamış olan Muhsin Ertuğrul yazdı. Dünyada ilk tiyatro olayının nerede, nasıl başladığı kesinlikle bilinmiyor, Araştırmacılar; tiyatronun ilkel insanların av dönüşü vurdukları avın çevresinde sevinç ve heyecan sesleri çıkararak dans etmelerinden doğduğunu anlatırlar.
Daha sonraları topluluk halinde yaşamaya başlayan insanlar yılın belirli günlerinde, belirli bir yerde toplanmaya başladılar. Bu toplantıda içlerinden bir kişi yüksekçe bir yere çıkarak güldürücü öyküler anlatır, taklitler yapar, şarkılar söylerdi. Bu tür oyunlar zamanla şenlikler geleneğini oluşturdu. Bir süre sonra tiyatroda kişiler ikiye, üçe çıktı. Daha canlı, daha ilgi çekici konular bulundu. Böylece oyunlar, sanat niteliğine kavuştu. Tiyatro da meslek haline geldi.
Tiyatro yaşamın bir parçasıdır. Konusu bakımından harekete, konuşmaya, bazen de müziğe yer verilir. Bu nedenle tiyatro güzel sanatların en ilgi çekici kollarından biridir.
Yazılı tiyatro yapıtları çok sonra ortaya çıktı. Bir süre tiyatro sözsüz oynandı. Oyuncular olayları, el, kol, gövde, bacak ya da yüz hareketleriyle anlatırlardı. Bu sözsüz tiyatroya pandomima denir.
Bizde tiyatro olgusu; çok eskilere dayanan orta oyunu ile onun gölge oyunu biçiminden başlar. Gölge oyunu arkadan ışıklandırılan beyaz bir perde üzerine belli tipteki kuklaların hareket ettirilmesi ve konuşturulması ile yansıyan Karagöz oyunlarıdır.
Bugün köylerimizde, çok eski geleneklerden kalma bir alışkanlıkla tiyatroya çok benzeyen eğlenceler düzenlenmektedir. Buna oyun çıkarma denir.
Tiyatro oyunculuğu özel eğitimi gerektiren bir meslektir. Tiyatro öğretimi konservatuar denilen okulda yapılır. Tiyatro; yazarların dram, komedi, trajedi türünde yazdıkları eserlerin sahnede oynanması sanatıdır. Tiyatro gösteri sanatı olarak tanımlanır. Belli başlı türleri şunlardır:
Komedi: Oyunların, insanların, durumların gülünç yönlerini gösteren bir tiyatro yapıtıdır. Komedinin belli başlı türleri şunlardır:
Trajedi: Konusunu tarih, ya da efsanelerden alan acıklı sahne yapıtıdır.
Dram: Yaşamımızda var olan umudu, sevinci, acıyı, bir arada sunan tiyatro oyunudur. Dram şiir ve düz yazı ile yazılabilir.
Tiyatrolar; devlet tiyatroları, halk tiyatroları, bulvar tiyatroları, açık hava tiyatroları ve şehir tiyatroları gibi isimlerle anılır.
Tiyatro yaşamın bir parçasıdır. Yaşamı sergiler. Yaşama sevincini yaratır. Geçmişi, günümüzü, geleceği anlamamıza yardımcı olur. Tiyatro; Sorunlarımıza ışık tutar. Tiyatro, insanlar arasında halkın içinden doğmuş bir sanattır. Tiyatro hep iyiden, güzelden hoştan yana olmuştur.
Tiyatro insanları eğitir. Eğitirken düşündürür. Tiyatro insanlara beraber gülmek, beraber ağlamak, beraber düşünmek gibi insanca duygular aşılar.
TİYATRO
Tiyatro gününde yazarlarımızdan Haldun Taner’in yayınladığı ulusal bildiri.
Her gece saat dokuz’da dünyanın dört bir bucağında binlerce perde açılıyor. Her gece saat dokuz’da milyonlarca insan ışıklandırılmış bir sahneden kendi dünyasının, kendi sorunlarının yoğunlaştırılmış bir kesitini ilgi ile izliyor. Oyalanıyor; eğleniyor, heyecanlanıyor, düşünüyor, bilinçleniyor.
Her günkü sürgit yaşamının akışı içinde tam fark edemediği, ya da edip de unuttuğu bazı ana sorunları yeni bir gözlükle görmeye başlıyor.
Tiyatrolar insanlara «Koşun, bana gelin, size ilginç bir şeyler göstereceğim» derler. «Gelin, beni izleyin memnun kalacaksınız» derler.
Bu alışkanlık yüzyıllardır sürüp gidiyor.
Çünkü; tiyatroda etli canlı oyunculardan, etli canlı seyircilere ve sonra yine o etli canlı seyircilerden etli canlı oyunculara geçen karşılıklı bir elektrik alışverişi vardır ki, bu aynı çatı altında aynı anda birbirini tamamlama ve karşılıklı etkileme olayı tiyatroya benzersiz bir toplumsal yaşantı niteliği kazandırır.
İnsanoğlu doğa karşısındaki korkularından başlayarak yüzyıllar boyunca acılarını, sevinçlerini, ihtiraslarını, düşüncelerini, düşlerini, özlemlerini, taşlamalarını, dünya görüşlerini, savaşımlarını, her şeyini somutlaştırıp dile getirmiştir.
Tiyatronun bunca yüzyıllardır varoluşu boşuna değildir, tiyatro, insan mayasının kopmaz bir öğesi, insandan ayrı düşünülemez bir gereksinmesidir. Doğada işlevini bitiren her şeyin varlığını sürdürebildiği görülmemiştir. Tiyatro sürüyorsa, sürecekse her devirde bir işlevi olduğundandır.
«Tiyatro, iki kalas bir hevestir» sözü boşuna söylenmemiş… Tiyatronun mitolojik piri sayılan Dionisos’tan gelme bir coşkusu vardır. Bu coşku olmadan tiyatro çekici olamaz.
Her gece saat dokuz’da dünyanın dört bucağında tiyatrocular ne oynarlarsa oynasınlar sahneden salona bu coşkuyu, bu gençliği, bu gücü, bu sağlıklı havayı estirirler.
Her gece saat dokuz’da on binlerce perde dünya durdukça açılsın, dursun.
Tiyatro olmasa, insanoğlu çok eksik, çok güdük kalırdı.
Haldun Taner
DÜNYA TİYATRO GÜNÜ KONUŞMASI
SEVGİLİ ARKADAŞLAR!
1948 yılında kurulan Uluslararası Tiyatro Enstitüsü, 1961 yılında aldığı bir kararla 21 Mart gününü Dünya Tiyatrolar Günü olarak kabul etti. Bu enstitüye üye ülkeler, her 27 Mart gününü Tiyatro bayramı olarak kutlamaktadır.
Tiyatrolar Günü’nde, tiyatroyu halka sevdirmek için etkinlikler yapılır. Hayatın bir parçası ve güzel sanatların en ilgi çekici kollarından biri olan tiyatroda, harekete, konuşmaya ve bazen de müziğe yer verilir. İlk çağlarda tiyatro, yazılı bir metin olmadan oynanırdı. Yeteneğine güvenen oyuncular sahnede istedikleri gibi konuşurlardı.
Bizim kültürümüzde tiyatroyu; ortaoyunu, gölge oyunu, köy seyirlik oyunları, meddahlık, danslı ve taklitli oyunlar şeklinde görürüz. Gölge oyununda, arkadan ışıklandırılan beyaz bir perde vardır. Karagöz veya başka tipteki kuklalar bu perdenin üzerinde oynatılıp konuşturulur. Güzel hikayeler anlatılarak halkı eğlendiren kişilere meddah denir. Köylerimizde hala, oyun çıkarma adıyla seyirlik oyunlar düzenlenmektedir.
İnsan hayatı içinde var olan umudun, acının ve sevincin, hep birlikte verildiği oyunlara dram diyoruz. Komedi, insan hayatı içindeki komik ve gülünç şeylerin oyunlaştırılmasıdır. Konularını tarih ve efsanelerden alan acıklı sahne oyunlarına ise trajedi diyoruz.
Tiyatro eğitimi, konservatuar denilen okullarda verilir. İnsanları eğiten, eğlendiren tiyatro, aynı zamanda düşündürürde. Bir arada yaşayan insanların birlikte güldüğü, birlikte ağladığı ve hep birlikte düşündüğü tiyatro salonları, insanca duyguların da öğrenildiği yerlerdir.
Sözlerimi ünlü tiyatro yazarımız Haldun Taner’in bir cümlesiyle bitiriyorum.
“Tiyatro olmasaydı insanoğlu çok eksik, çok güdük kalırdı.”
ÖNEMLİ TİYATROCULARIMIZ
Türk tiyatrosunun batılı anlamda kurucusu olarak kabul edilen Muhsin Ertuğrul, sinema alanında da Türkiye’de ilk önemli katkıları gerçekleştirmiş; 1922-1939 yılları arasında Türkiye’de film yapan tek kişi olarak kalmıştır.
ÖNEMLİ TİYATRO ESERLERİMİZ
Dünya Edebiyatında;
28 MART TARİHLİ TİYATRO BİLETİ`NE…
Zamanı geçirilmiş
Gecenin ardında kalan
Ve yalnızca bir kez oynanma
Imkanı olan rollerin sahnelendiği
Ve zamana yenik düşmüş
Yorgun, esrik, üşümüş
Ve yaşam sahnesinde
Birdaha oynanmayacak
Günün gecesine vesile
Eski bir tiyatro bileti…
Gün yeni roller vermekte
Sen!
Yeniden sahnedesin
Biletsiz,
Sahnesi Dünya`mız
Ve sen
Hem oyuncu
Hem izleyici
Yönetmen kim peki?
DÜNYA TİYATRO GÜNÜ
Dünyanın her yerinde
Yirmi Yedi Mart günü.
Tüm coşkuyla kutlanır
“Dünya Tiyatro Günü”.
Bildiri yayımlarlar
Dünya tiyatroları.
İnsanlara sunarlar
En güzel oyunları
Hiçbir ücret almazlar
O gün seyredenlerden.
Tiyatronun zevkini
Tattırırlar derinden.
Güneş nasıl dünyayı
Aydınlatıyor ise,
Tiyatrolar da öyle
Işık tutarlar bize.
Tiyatronun önemi
İnkâr edilmez asla.
Onu seyredenleri
Etmeyenle kıyasla.
Fark edersin o zaman
Tiyatro cevherini;
Anlarsın tiyatronun
Toplumdaki yerini.
—————————————————————————————————
DÜNYA’NIN HER YERİNDE
Yirmi yedi Mart günü,
Tüm coşkuyla kutlanır
“Dünya Tiyatro Günü”.
Bildiri yayımlarlar
Dünya tiyatroları.
İnsanlara sunarlar
En güzel oyunları.
Hiçbir ücret almazlar
O gün seyredenlerden.
Tiyatronun zevkini
Tanıtırlar derinden.
Güneş nasıl dünyayı
Aydınlatıyor ise,
Tiyatrolarda öyle
Işık tutarlar bize.
Tiyatronun önemi
İnkar edilmez asla.
Onu seyredenleri
Etmeyenle kıyasla.
Fark edersin o zaman
Tiyatro cevherini.
Anlarsın tiyatronun
Toplumdaki yerini.
SAHNELER
Umutlarla sevgiler
Hayal ile gerçekler
Dramlar komediler
izlenir sahnelerde
Sahnede oyuncular
Alıp bizi götürür
Güldürür düşündürür
Düşündürür güldürür.
Orda bir başka yaşam
Yaşanır çoğu akşam
Başarılı bölümler
Alkışlanır her akşam.
Dünyanın her yerinde
On binlerce sahnede
Sorunlar mutluluklar
izlenir sahnelerde.
TİYATRO
Meşakkatli hayatta, dramlı bir perdeden,
Senaryosu yazılmış, en baştaki roldeyim…
Süzülüp geçiyorken, çile yüklü haddeden,
İnceldikçe tel gibi, kopacak bir haldeyim…
Sahne dışı ne varsa, kırılıyor handeden,
Kader çizmiş oynarım, en aşağı raddeden,
Her sevgi geçiriyor, yüreğimi rendeden,
Sürüldükçe ufalır, kadir bilmez eldeyim…
Tek kişilik bir oyun, figüranı maddeden,
Yorulsan da kaçış yok, öngörülen uhdeden,
Seyircisi habersiz, vurulduğum kündeden,
Sol yanım sılasında, kendim gurbet eldeyim…
TİYATRO
Karanlığı aydınlatan ışık
Sessizliği yırtan bir çığlık
Olmak için çıktık
Biz bu yola!
Tiyatromuzu açıyoruz
Haberiniz ola!
Yıllara meydan okuyacak
Sağlam bir arkadaşlık
Kurmak için çıktık
Biz bu yola!
Tiyatromuzu açıyoruz
Haberiniz ola!
Kötü alışkanlıkları silip
Zamanda bir yolculuk
Yapmak için çıktık
Biz bu yola!
Tiyatromuzu açıyoruz
Haberiniz ola!
———————————————————————————–
TİYATROLAR
Gölge düşmeden perdeye,
Biz geldik sizi görmeye,
Sanata değer vermeye,
Açıldı hep tiyatrolar.
Kalpte pekişti dostluklar,
Yakın oldu hep uzaklar,
Canlı konuştu dudaklar,
Açılınca tiyatrolar.
Bunca senaryo yazıldı,
Millet salona dizildi,
İller, ülkeler gezildi,
Sanat evi tiyatrolar.
Perde açılınca akşam,
Ben hep önlerde otursam,
Alkış tufanına dalsam,
Benim evim tiyatrolar.
Dünya Tiyatro Günü Konulu Güzel Sözler
* Tiyatro, toplum kültürünün aynasıdır.
* Tiyatro, gönüller arasında bağ kurar.
* Tiyatro, kalp perdesini açan bir sanattır.
* Tiyatro, adamı insan eden sanattır.
* Tiyatrosu olan bir ülkede kötülükler, çirkinlikler, yanlışlıklar sürüp gitmez.
* Tiyatrosuz bir toplum yeni doğmuş bir çocuk sayılır.
DÜNYA TİYATROLAR GÜNÜ GÜNÜ BOYAMA ETKİNLİKLERİ (İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ)