Page 52 - 5N 1K . SEVİYE 1
P. 52
Aşağıdaki hikâyeyi tamamlayalım.
KARA KOYUN
Güneşin sıcaklığı öğlen vakti iyice artmış. Küçük çoban, yaylada sıcaktan bu-
nalan koyunlarını ırmağa götürmek için ayağa kalkmış. Heybesinin ön cebinden erik
ağacından yaptığı kavalını çıkarıp çalmaya başlamış. Kavalın ince ve güzel sesini
duyan koyunlar, küçük çobanın peşinden sıra halinde yürümeye başlamış.
Küçük çoban, arkasına dönüp baktığında kara koyunun gelmediğini görmüş. Çoban
geride kalan bu koyunun inadından bıkmış. Onunla uğraşmak koca sürüyle uğraş-
maktan daha zor geliyormuş. Kaval çalmayı bırakıp kara koyunun yanına gitmiş.
Ona:
- Güzel kara koyunum! Çok yorulduk. Sen gelmeyince diğerleri de gelmiyor. Hadi
gidelim. Eve gidince sana yonca vereyim, inat etme, demiş. Fakat kara koyun, ço-
banı dinlemiyormuş. Çoban dayanamamış. Boynuzundan tutup çekmeye başlamış.
O çektikçe kara koyun daha da inat ediyormuş. Çekmekten kolları yorulan çoban,
koyunun arkasına geçmiş. İtmeye başlamış. İnatçı koyun bir adım ileri gitse iki adım
geri geliyormuş. Onun bu halini, yakından geçen diğer sürü çobanları görmüş.
Kahkahalarla gülmeye başlamışlar. Aralarından biri:
“Irmağa sürüyü sokma yarışmasında bunu şimdiden eleyelim. Yarışmaya bir hafta
kaldı. Daha bir koyunla baş edemiyor.” demiş. Küçük çoban bunları duyunca üzül-
müş. Arkasını dönüp ağlamaya başlamış.
52